Bakan Göktaş, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) işbirliğinde bir otelde düzenlenen "Dijital Dünyada Çocuk Çalıştayı"nda "Dijital Bağımlılık ve Aile Çalıştayı Rapor Sonuçları"nı kamuoyu ile paylaştı.

Göktaş, konuşmasında çalıştayı, Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Eylem Planı çerçevesinde gerçekleştirdiklerini söyledi. Eylem planı kapsamında, çocukların dijital bağımlılık, siber zorbalık ve uygunsuz içerik gibi tehditlerden korunmasına yönelik çözümler geliştirmenin, üzerinde durdukları önemli bir husus olduğunu vurgulayan Göktaş, aile odaklı dijitalleşme stratejileri, rehberlik programları ve farkındalık kampanyaları geliştirmenin eylem planı kapsamında yer alan hedeflerden biri olduğunu dile getirdi.

"Aileyi destekleyecek, çocuklarımızı koruyacak politikalar geliştirmek temel hedeflerimiz arasında yer alıyor" diyen Göktaş, yürütecekleri çalışmalarla, çocuk dostu ve eğitici içeriklerin olduğu güvenli dijital platformları yaygınlaştırmayı öncelikli hedefleri arasında gördüklerinin altını çizdi.

Bakan Göktaş, aile bireyleri arasında dijital araçların doğru ve bilinçli kullanımı konusunda farkındalık oluşturmayı amaçladıklarını belirterek, çocukların ve gençlerin dijital dünyada güvenle yer alabilmesi için ebeveynlere ve eğitimcilere yönelik rehberlik mekanizmalarını güçlendirmeyi hedeflediklerini söyledi.

Dijital bağımlılıkla mücadeleye yönelik politikalara daha fazla ağırlık vereceklerine işaret eden Göktaş, "Böylece, dijitalleşmenin sunduğu imkanları verimli bir şekilde kullanarak çocuklarımız başta olmak üzere tüm bireyleriyle aileyi güçlendirmek ve aile değerlerimizi korumak için gerekli adımları kararlılıkla atacağız." diye konuştu.

"Çocuklar, dijital mecralarda 3 ila 5 saat zaman geçirdiğini söylüyor"

Bakan Göktaş programda, 3 Ekim'de gerçekleştirilen "Dijital Bağımlılık ve Aile Çalıştayı"nın sonuç raporunu kamuoyu ile paylaştı.

Yetişkinler masası, çocuklar masası ve uzmanlar masası olarak 3 ana grup ekseninde gerçekleştirdikleri çalıştayda çok çarpıcı veriler elde ettiklerini belirten Göktaş, Türkiye'de ilk defa hem 12-16 yaş arası çocukların hem de ebeveynlerinin yer aldığı bir çalışma olduğunu söyledi.

Raporda, çocuklara dijital mecralarda ne kadar zaman geçirdiklerini sorduklarında, çoğunluğun 3 ila 5 saat zaman geçirdiğini söylediğini aktaran Göktaş, "Gelişme çağında olan bir çocuk için bu saat aralığının azımsanmayacak bir süre olduğunu hepimiz biliyoruz." dedi.

Rapora göre çocukların en çok kullandığı platformların "Instagram, YouTube ve TikTok" olduğunu dile getiren Göktaş, çocukların sosyal medyayı arkadaşlarıyla iletişim kurmak, eğitim amaçlı içeriklere ulaşmak ve eğlenceli videolar izlemek amacıyla kullandığını söylediğini aktardı.

Çocukların daha çok aksiyon ve macera oyunlarını tercih ettiğini belirten Göktaş, "İşte, çocuklarla ilgili dikkat etmemiz gereken esas konu da bu noktadan sonra ortaya çıkmaya başlıyor. Oyunların eğlenceli ve rekabetçi yapısı, çocukların oyun sürelerini belirleyen temel etken. Spor, mantık ve tarihsel savaş oyunları gibi ilgi alanlarına hitap eden içerikler ve arkadaşlarla oyun oynama teşvik edici diğer unsurlar." diye konuştu.

"Çocuklar telefonlarını eline almadıklarında kendilerini bir boşlukta hissettiklerini söylüyor"

Münhal Birinci Sınıf Noterlikler Açıklandı Münhal Birinci Sınıf Noterlikler Açıklandı

Bakan Göktaş, çocuklara oyunlarda hangi karakterleri seçtiği sorulduğunda, "daha güçlü, daha karanlık ve bütün silahları kullanabilen karakterleri seçiyorum" cevabını aldıklarını belirterek, böylece şiddetli davranışı ortaya çıkaran karakterlerin ön plana çıkartılmış olduğuna işaret etti.

Çocukların oyun oynarken yalnız kalmayı tercih ettiğini dile getiren Göktaş, dolayısıyla çocukların sosyalleşmelerinin sadece bilgisayarla sınırlı kaldığını ifade etti.

Çocukların uzun süre ekran başında kaldığı için görme ve duruş bozuklukları, obezite ve zihinsel bulanıklık gibi sağlık sorunları yaşadıklarını da ifade ettiğini aktaran Göktaş, "Biliyorsunuz, bu yıl Oxford sözlüğü 'Brain Rot'u yılın kelimesi olarak seçti. Türkçe karşılığı 'beyin çürümesi' olan bu kelime, aşırı ekran süresinin neden olduğu zihinsel bulanıklık, halsizlik, büyük seviyede dikkat dağınıklığı ve bilişsel gerilemeyi ifade ediyor." bilgisini verdi.⁠

Oyun bittikten sonra çocukların sosyal ilişkilerinde zayıflama ve sosyal izolasyon yaşadıklarını belirttiğini anlatan Göktaş, şöyle devam etti:

"Çünkü çocuklar ailelerin endişeleri, yaşadıkları bölgenin yeterli fiziksel alanların bulunmaması gibi nedenlerle sokakta oyun oynayamadıklarını ifade ediyor. Dijital bağımlılığın ne olduğunu sorduğumuzda tarif edebildiklerini görüyoruz. Mesela, çocuklar telefonlarını eline almadıklarında kendilerini bir boşlukta hissettiklerini, üzüntü ve güvensizlik duygusu yaşadıklarını söylüyor."

"Sanal oyun arkadaşları, yüz yüze edindikleri arkadaşlarından daha fazla"

Bakan Göktaş, çocukların "ben dijital araçları kullanınca, oyun oynayınca ailemle geçireceğim zaman azalmıyor" dediğini ama ebeveynlerin ise çocuklarıyla zaman geçiremediğini, birlikte geçirdikleri zamanın azaldığını söylediğini aktardı.

Bu durumda, aileleriyle geçiremedikleri zamanı fark etmelerini sağlamak gerektiğine işaret eden Göktaş, "Bu bizim en önemli bulgularımızdan biri. Literatür, ebeveynlerin dijital göçebe, çocukların ise dijital yerliler olduğunu söylüyor." dedi.

Ebeveynlerin, oyun nedeniyle çocukların sosyal çevresinin daraldığını, yalnızlaştıklarını söylediğini dile getiren Göktaş, şöyle devam etti:

"Çocuklar, kendilerinin dahi yüzünü görmediği kişileri oyun arkadaşı olarak tanıtıyor. Sanal oyun arkadaşları, yüz yüze edindikleri arkadaşlarından daha fazla. Ebeveynler, çocukların sözlerini dinletemediklerinde veya istekleri olmadığında daha sinirli ve kavgacı olabildiklerini söylüyor. Çevrelerinde uzun süreli telefon kullanan çocukların anormal davranışlar sergilediğini, yemek yemeyi dahi unuttuklarını dile getiriyorlar. Ebeveynlerin en rahatsız oldukları şey ise çocukların küfür ve argo kelimeleri buralardan öğreniyor olmaları. Okul ortalamaları düşüyor ve gerçek hayatla sanal hayatı aynı şey zannediyorlar. Ebeveynlerin vurguladığı dikkati çekici bir diğer bulgu ise ev içinde iletişim kurmak için bile telefon kullanıldığını söylemeleri."

Ebeveynlerin, bazı sosyal medya kullanıcılarının cinsiyetsizleştirme politikalarını desteklediğini, bu durumun çocukların kişilik ve cinsiyet gelişimini olumsuz etkilediğini de söylediğini ifade eden Göktaş, anne babaların, özellikle kız çocuklarında, dijital mecralardaki kişilere özenerek sağlıksız beslenme gibi sorunlar oluştuğunu söylediğini bildirdi.

Ebeveynlerin, "Biz dijital dünyaya doğmadık, bu yüzden zorlanıyoruz, dijital okuryazarlık eğitimine ihtiyacımız var" dediğini ifade eden Göktaş, ebeveynlerin şiddeti özendirdiği için savaş oyunlarına kısıtlama getirilmesi talebinde bulunduğunu kaydetti.

"Çocuk fotoğraflarının sosyal medyada kullanılmaması hususunda ebeveynlerin bilinçlendirilmesi gerekiyor"

Göktaş, uzmanlar masasında ise akademisyenler ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldiklerini söyledi.

Uzmanların "Hemen her şeye bağımlılık dememiz gerekmez" dediğini aktaran Göktaş, "Uzmanlar, 'dijital dünyaya maruz kalma, dopamin düzeyini arttırarak bağlılık düzeyini giderek artırmaktadır. Sosyal medyanın bu sorunlu kullanımının ise gün sonunda sosyal izolasyonu ve yalnızlaşmayı beraberinde getirdiğini' söylüyorlar." dedi.

Çocukların anonim kişilerle veya yayıncıyla herhangi bir kısıtlama, filtre olmadan iletişim kurduğunu aktaran Göktaş, şöyle konuştu:

"Mesela 12 yaşındaki bir çocuk 13 yaşındaki biriyle oyun oynadığını veya sohbet ettiğini zannediyor. Ama 55 yaşında bir adamla oyun oynuyor, konuşuyor. Günlük hayatta mahremiyeti anlatmayı çok önemsiyoruz. Ama dijital mahremiyetin de nasıl kurulacağını hem anne babalara hem çocuklara anlatmamız gerekiyor. Aile ile çocuk hakkında konuşulması gereken temel mesele 'Dijitalin yerine ne konulabilir?' sorusuna cevap bulmak. Bu noktada, çocukların daha fazla fiziksel aktiviteye katıldığı ve sosyal hayata daha aktif bir şekilde dahil olduğu bir yaşam biçimini desteklememiz gerekiyor. Ekran süresi ile tanımlanan sorunlu kullanımı kontrol altında tutma yöntemlerinden biri 'sınır koyma' olabilir. Çocuk fotoğraflarının sosyal medyada kullanılmaması hususunda ebeveynlerin mutlaka bilinçlendirilmesi gerekiyor. Biz, bu tür bir kullanımı günlük hayatta kullandığımız internet ortamında yapıyoruz. Fakat bir de dark web var. Çocuklarımızın herhangi bir bilgisinin böyle bir ortama düşmesi, karşılaşabilecekleri risk durumunu artırıyor. Bu nedenle dark web için de ayrıca çalışmalarımızı artırmamız gerekiyor."

Bugün dünyada dijital medya kullanımlarına bakıldığında çocukların karşılaşabileceği risklerden korunması için ciddi tedbirler alındığını gördüklerini belirten Göktaş, Avustralya'da 16 yaş altı için dünyanın en kapsamlı sosyal medya yasağını getiren tasarının yasalaştığını, Avrupa Birliği ülkelerinin de ekran bağımlılığı ve siber zorbalıkla mücadele amacıyla adım attığını dile getirdi.

Bazı ülkelerin ahlaki ve ulusal güvenlik gerekçesiyle sosyal medya platformlarına kısıtlama getirdiğini bildiren Göktaş, şunları kaydetti:

"Bugün artık ciddi bir soruna dönüşen dijital bağımlılık riskine karşı da çocuklarımızı korumak zorundayız. Göreve geldiğimiz günden beri ülkemize özgü bir model geliştirmek için yoğun çalışmalar yürütüyoruz. Yaptığımız çalışmalar neticesinde, dijital medya ve oyun platformlarına dair yasal bir düzenlemenin yapılmasının elzem olduğunu görüyoruz. Fiziksel ve zihinsel gelişimlerini de göz önünde bulundurarak, 16 yaşından küçük çocuklarımız için sosyal medya ve dijital oyun platformlarını düzenleyen bir mevzuat hazırlığı içerisindeyiz. Bakanlığımızın öncü rolü ve tüm tarafların aktif katılımıyla hayata geçirilecek bu yasal düzenleme ile çocuklarımıza daha güvenli bir dijital dünya sunmak istiyoruz. Ayrıca çocuklarımızın güvenliği için, bazı sosyal medya platformlarının kullanımına sınırlamaların getirilmesi, dijital mecraların sağlıklı ve bilinçli kullanımının yaygınlaştırılması için yeni bir eylem planı oluşturmayı planlıyoruz."

Programa, UNICEF Türkiye Temsilcisi Paolo Marchi, TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Çocuk Hakları Alt Komisyonu Başkanı Radiye Sezer Katırcıoğlu, TBMM İlköğretim ile Ortaöğretim Kurumlarında Akran Zorbalığının Araştırılması ve Alınabilecek Önlemlerin Belirlenmesi Alt Komisyonu Başkanı Yıldız Konal Süslü de katıldı.